Elmalılı-orijinal 90:1 Yu... Kasem ederim bu beldeye

Elmalılı 90:1 - Andolsun bu beldeye

DiyanetMeali 90:1-2 Bu şehre (Mekke'ye) yemin ederim; ki sen bu şehirde oturmuşsun.

DiyanetVakfı 90:1 Andolsun bu beldeye ,

Ömer.N.Bilmen 90:1-2 Yemin ederim bu beldeye. Ve sen bu beldede ikamet etmektesin.

SuatYıldırım 90:1 – Hayır! Gerçek, kâfirlerin dediği gibi değil.Bu şanlı belde hakkı için!

İbni Kesir 90:1 Şu beldeye yemin ederim;


Elmalılı-orijinal 90:2 Sen hıll iken bu beldede

Elmalılı 90:2 - Ki sen bu beldede oturmaktasın.

DiyanetMeali 90:1-2 Bu şehre (Mekke'ye) yemin ederim; ki sen bu şehirde oturmuşsun.

DiyanetVakfı 90:2 Ki sen bu beldedesin ,

Ömer.N.Bilmen 90:1-2 Yemin ederim bu beldeye. Ve sen bu beldede ikamet etmektesin.

SuatYıldırım 90:2 – Senin bu beldeye girişin hakkı için!

İbni Kesir 90:2 Sen de bu beldede oturmuşsun.


Elmalılı-orijinal 90:3 Ve bir validle veledine ki

Elmalılı 90:3 - Ve and olsun baba ve çocuğuna.

DiyanetMeali 90:3 Doğurana ve doğurduğuna and olsun ki;

DiyanetVakfı 90:3 Ve andolsun babaya ve ondan meydana gelen çocuğa,

Ömer.N.Bilmen 90:3 Ve bir pedere ve zürriyetine de (andolsun).

SuatYıldırım 90:3 – Hem o değerli baba, hem o değerli evladının hakkı için:

İbni Kesir 90:3 Doğurana da, doğurduğuna da andolsun ki;


Elmalılı-orijinal 90:4 Hakikaten biz insanı bir meşakkat içinde yarattık

Elmalılı 90:4 - Biz insanı gerçekten bir sıkıntı içinde yarattık.

DiyanetMeali 90:4 İnsanoğlunu, zorluklara katlanacak şekilde yarattık.

DiyanetVakfı 90:4 Biz, insanı ( yüzyüze geleceği nice ) zorluklar içinde yarattık.

Ömer.N.Bilmen 90:4-5 Muhakkak ki, Biz insanı elbette bir meşakkat içinde (bulunacağı bir mahiyette) yarattık. Sanıyor mu ki onun üzerine hiçbir kimse güç yetiremiyecek.

SuatYıldırım 90:4 – Biz insanı, imtihan ve çile yüklü bir hayata gönderdik. [82,6-7; 95,4-5]

İbni Kesir 90:4 Biz, insanı gerçekten meşakkat içinde yarattık.


Elmalılı-orijinal 90:5 O kendisine karşı kimse göç yetiremez mi sanıyor?

Elmalılı 90:5 - İnsan, kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor?

DiyanetMeali 90:5 İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

DiyanetVakfı 90:5 İnsan, hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

Ömer.N.Bilmen 90:4-5 Muhakkak ki, Biz insanı elbette bir meşakkat içinde (bulunacağı bir mahiyette) yarattık. Sanıyor mu ki onun üzerine hiçbir kimse güç yetiremiyecek.

SuatYıldırım 90:5 – O insan kendi üzerinde kimsenin güç sahibi olmadığını mı sanır?

İbni Kesir 90:5 Yoksa o, kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?


Elmalılı-orijinal 90:6 Ben yığın yığın mal telef ettim diyor

Elmalılı 90:6 - Ben, yığın yığın mal yok ettim diyor.

DiyanetMeali 90:6 "Yığın yığın mal tüketmişimdir" diyor.

DiyanetVakfı 90:6 " Pek çok mal harcadım " diyor.

Ömer.N.Bilmen 90:6 Der ki: «Ben yığın yığın mal telef ettim.»

SuatYıldırım 90:6 – “Ben yığınla servet tükettim.” diye övünüp durur.

İbni Kesir 90:6 Yığın yığın mal tüketmişimdir, diyor.


Elmalılı-orijinal 90:7 Onu bir gören olmadı mı zann ediyor?

Elmalılı 90:7 - Kendisini bir gören olmadı mı sanıyor?

DiyanetMeali 90:7 O, kimsenin kendisini görmediğini mi zannediyor?

DiyanetVakfı 90:7 Kimse onu görmedi mi sanıyor?

Ömer.N.Bilmen 90:7 Zanneder mi ki onu hiçbir kimse görmemiş.

SuatYıldırım 90:7 – Kendisini gören olmadığını mı sanır?

İbni Kesir 90:7 Kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor?


Elmalılı-orijinal 90:8 Vermedik mi biz ona iki göz

Elmalılı 90:8 - Biz ona iki göz vermedik mi?

DiyanetMeali 90:8-9 Biz onun için iki göz, bir dil ve iki dudak var etmedik mi?

DiyanetVakfı 90:8 Biz ona iki göz vermedik mi?

Ömer.N.Bilmen 90:8-9 Onun için iki göz vermedik mi? Ve bir dil ile iki dudak vermedik mi?

SuatYıldırım 90:8 – Biz ona görmesi için gözler,

İbni Kesir 90:8 Biz; onun için iki göz var etmedik mi?


Elmalılı-orijinal 90:9 Ve bir dil ve iki dudak;

Elmalılı 90:9 - Bir dil ve iki dudak?

DiyanetMeali 90:8-9 Biz onun için iki göz, bir dil ve iki dudak var etmedik mi?

DiyanetVakfı 90:9 Bir dil ve iki dudak ,

Ömer.N.Bilmen 90:8-9 Onun için iki göz vermedik mi? Ve bir dil ile iki dudak vermedik mi?

SuatYıldırım 90:9 – Gönlüne tercüman olacak dil ve dudaklar, vermedik mi?

İbni Kesir 90:9 Bir dil ve iki dudak.


Elmalılı-orijinal 90:10 İki de tepe gösterdik

Elmalılı 90:10 - Ona iki yolu gösterdik.

DiyanetMeali 90:10 Biz ona eğri ve doğru iki yolu da göstermedik mi?

DiyanetVakfı 90:10 Ona iki yolu ( doğru ve eğriyi ) gösterdik .

Ömer.N.Bilmen 90:10-12 Ve Biz ona iki de tepe yolu gösterdik. Fakat o, o sarp yokuşu geçemedi. O sarp yokuşun ne olduğunu sana ne şey bildirdi?

SuatYıldırım 90:10 – Ona hayır ve şer yollarını göstermedik mi? [76,2u3]

İbni Kesir 90:10 Biz; ona iki de yol gösterdik.


Elmalılı-orijinal 90:11 Fakat o göğüs veremedi o (akabeye) sarp yokuşa

Elmalılı 90:11 - Fakat o, o sarp yokuşa göğüs veremedi.

DiyanetMeali 90:11 Ama o, zor geçidi aşmaya girişemedi.

DiyanetVakfı 90:11 Fakat o, sarp yokuşu aşamadı.

Ömer.N.Bilmen 90:10-12 Ve Biz ona iki de tepe yolu gösterdik. Fakat o, o sarp yokuşu geçemedi. O sarp yokuşun ne olduğunu sana ne şey bildirdi?

SuatYıldırım 90:11 – Fakat o sarp yokuşu aşmaya çalışmadı. (Böyle yaparak verilen nimetlerin şükrünü eda etmedi.)

İbni Kesir 90:11 Ama o, sarp yokuşu aşmaya girişemedi.


Elmalılı-orijinal 90:12 Bildin mi o sarp yokuş ne?

Elmalılı 90:12 - Bildin mi sen, o sarp yokuş nedir?

DiyanetMeali 90:12 O zor geçidin ne olduğunu sen bilir misin?

DiyanetVakfı 90:12 O sarp yokuş nedir bilir misin?

Ömer.N.Bilmen 90:10-12 Ve Biz ona iki de tepe yolu gösterdik. Fakat o, o sarp yokuşu geçemedi. O sarp yokuşun ne olduğunu sana ne şey bildirdi?

SuatYıldırım 90:12 – Sarp yokuş, bilir misin nedir?

İbni Kesir 90:12 Sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin?


Elmalılı-orijinal 90:13 (Fekki rakabe) esîr bir boyun kurtarmak

Elmalılı 90:13 - Köle azat etmek,

DiyanetMeali 90:13 O geçit, bir köle ve esir azadetmek,

DiyanetVakfı 90:13 Köle azat etmek,

Ömer.N.Bilmen 90:13 (O) Bir köle azad etmektir.

SuatYıldırım 90:13 – Sarp yokuş: bir köleyi, bir esiri hürriyetine kavuşturmaktır!

İbni Kesir 90:13 Bir kul azad etmektir.


Elmalılı-orijinal 90:14 Veya salgın bir açlık gününde yemek yedirmek

Elmalılı 90:14 - Veya salgın bir kıtlık gününde yemek yedirmektir,

DiyanetMeali 90:14-16 Yahut, açlık gününde, yakını olan bir öksüzü, yahut toprağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır.

DiyanetVakfı 90:14 Veya açlık gününde yemek yedirmektir,

Ömer.N.Bilmen 90:14 Yahut bir kıtlık gününde yemek yedirmektir.

SuatYıldırım 90:14 – Kıtlık zamanında yemek yedirmektir.

İbni Kesir 90:14 Yahut açlık gününde yemek yedirmektir,


Elmalılı-orijinal 90:15 Yakınlığı olan bir yetîme

Elmalılı 90:15 - Yakınlığı olan bir yetime,

DiyanetMeali 90:14-16 Yahut, açlık gününde, yakını olan bir öksüzü, yahut toprağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır.

DiyanetVakfı 90:15 Yakınlığı olan bir yetime.

Ömer.N.Bilmen 90:15-16 Karabet sahibi olan bir yetime. Veyahut yerlere serilmiş bir yoksula.

SuatYıldırım 90:15 – Yakınlığı olan bir yetimi,

İbni Kesir 90:15 Yakınlığı olan bir yetime,


Elmalılı-orijinal 90:16 Veya toprak döşenen bir miskîne

Elmalılı 90:16 - Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.

DiyanetMeali 90:14-16 Yahut, açlık gününde, yakını olan bir öksüzü, yahut toprağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır.

DiyanetVakfı 90:16 Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula.

Ömer.N.Bilmen 90:15-16 Karabet sahibi olan bir yetime. Veyahut yerlere serilmiş bir yoksula.

SuatYıldırım 90:16 – Ya da yeri yatak, (göğü yorgan yapan, barınacak hiçbir yeri olmayan) fakiri doyurmaktır.

İbni Kesir 90:16 Yahut yerde sürünen bir yoksula.


Elmalılı-orijinal 90:17 Sonra olmadı o iyman edip de sabra vasıyyetleşen ve merhamete vasıyyetleşenlerden

Elmalılı 90:17 - Sonra da iman edip de sabrı tavsiye eden ve merhamet tavsiye edenlerden olmaktır.

DiyanetMeali 90:17 Sonra, inanıp birbirlerine sabır tavsiye edenlerden, merhametlilerden olmayı tavsiye edenlerden olmaktır.

DiyanetVakfı 90:17 Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır.

Ömer.N.Bilmen 90:17-18 Sonra da imân etmiş olanlardan ve birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti tavsiyede bulunanlardan olmaktır. İşte meymenet sahipleri onlardır.

SuatYıldırım 90:17 – Hem sarp yokuş: Gönülden iman edip, birbirlerine sabır ve şefkat dersi vermek, sabır ve şefkat örneği olmaktır.

İbni Kesir 90:17 Sonra da iman edenlerden, birbirine sabrı tavsiye, merhameti tavsiye edenlerden olmaktır.


Elmalılı-orijinal 90:18 Ki onlardır işte meymenet sahibleri (Ashabı meymene)

Elmalılı 90:18 - İşte bunlar, amel defterleri sağlarından verilenlerdir.

DiyanetMeali 90:18 İşte bunlar amel defterleri sağdan verilenlerdir.

DiyanetVakfı 90:18 İşte bunlar sağdakilerdir.

Ömer.N.Bilmen 90:17-18 Sonra da imân etmiş olanlardan ve birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti tavsiyede bulunanlardan olmaktır. İşte meymenet sahipleri onlardır.

SuatYıldırım 90:18 – İşte hesap defterleri sağ ellerine verilecek olanlar bunlardır.

İbni Kesir 90:18 İşte bunlar, sağcılardır.


Elmalılı-orijinal 90:19 Âyetlerimize küfr edenler ise onlardır işte: Şeâmet sahibleri (Ashabı meş'eme)

Elmalılı 90:19 - Âyetlerimizi tanımayanlar ise, onlardır işte amel defterleri sollarından verilenler.

DiyanetMeali 90:19 Ayetlerimizi inkar edenler, işte onlar amel defterleri sollarından verilenlerdir.

DiyanetVakfı 90:19 Ayetlerimizi inkâr edenler ise işte onlar soldakilerdir,

Ömer.N.Bilmen 90:19 Ve o kimseler ki, Bizim âyetlerimizi inkâr ettiler. Onlar da şeamet sahipleridir.

SuatYıldırım 90:19 – Ayetlerimizi inkâr edenlerin hesap defterleri ise, sol ellerine verilecektir.

İbni Kesir 90:19 Ayetlerimize küfredenler ise, solcuların kendileridir.


Elmalılı-orijinal 90:20 Üzerlerine bir ateş bastırılıp kapıları kapanacak

Elmalılı 90:20 - Onların üzerlerine bir ateş bastırılıp kapıları kapanacaktır.

DiyanetMeali 90:20 Onlar her yönden ateşle kapatılacaklardır.*

DiyanetVakfı 90:20 Cezaları, kapıları üzerlerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir.

Ömer.N.Bilmen 90:20 Onların üzerlerine her tarafı kapalı bir ateş vardır.

SuatYıldırım 90:20 – Onların cezası da, kapıları, üzerlerine sımsıkı kapatılmış ateş deposuna konulmak olacaktır.

İbni Kesir 90:20 Onlara sımsıkı kapatılmış bir ateş vardır.